Gıdıklanmak rahatsız edici olduğu kadar eğlendiricidir de aslında. Başkaları tarafından, hatta bazen dokunulmadan gıdıklanır, ama kendi kendimizi gıdıklayamayız. Bazıları gıdıklanmaya karşı çok duyarlıyken bazıları etkilenmez bile. Bir insan gıdıklandığında, derinin yüzeyinde bulunan küçük sinir lifçikleri harekete geçer. Özellikle tüyle okşama, böcek yürümesi gibi olaylara hassas olan bu lifçikler, beyne sinyalleri gönderirler. Ancak araştırmacılar bu sinyallerin beyinde nereye kaydedildiğinden emin değiller. Beyinin gıdıklanmaya karşı tepkisi, kaşınmaya olan tepkisi gibi, istemsiz yapılan bir tepkidir. Gıdıklama ile kan basıncı artarken, nabız ve kalp atışı hızlanır, beynin uyanıklığı fazlalaşır.
Gıdıklanmanın fiziksel olduğu kadar psikolojik yanı da vardır. Gıdıklanma başlangıçta zevkli olabilse de sürdürüldüğünde korku ve paniğe dönüşebilir. İnsanların en çok gıdıklandıkları yerler, ayak altı, avuç içi ve koltuk altı gibi bölgelerdir. Bunun nedeni, buraların çok hassas bölgeler olmalarıdır. İnsan beyni vücuda gelen uyarılarda hangisinin insanın kendisinden, hangisinin dışarıdan geldiğini ayırt eder ve ona göre tepki verir. Örneğin, elimizin yanması gibi acil refleks gerektiren uyarılara öncelik verir.
Bu nedenle bir başkası tarafından gıdıklandığımız da reaksiyon gösteririz ama kendi kendimizi gıdıklamaya çalıştığımızda beyin bu noktalardaki hassasiyeti azalttığından gıdıklanamayız.